Bir Laz Masalı: Üç Usta ve Ahşap Kız

Bir Laz Masalı: Üç Usta ve Ahşap Kız

Zamanın birinde, bir köyde üç usta varmış. Bunlar bir gün köylerinden ayrılıp farklı bir yerde çalışmaya karar vermişler, çünkü köyde çalışacak yerleri kalmamış. Yola koyulacakken içlerinden bir usta demiş: “Bir kişiye daha ihtiyacımız var, biz üçümüz ustayız, dördüncü de yemek ve su işini yapacak biri olmalı.” Derken dördüncü adamı da bulmuşlar, yanlarına alıp yola koyulmuşlar. Gitmişler, gitmişler, gitmişler...



 Derken akşam olmuş. İçlerinden başka bir usta “Bu ıssız ormanda hep birlikte uyumak olmaz, birer birer nöbet tutmalıyız!” demiş. Kimin ilk nöbeti kimin son nöbeti tutacağına karar vermek için kura çekmişler. Nöbette ilk sıra, ağaç ustasına çıkmış. İkinci nöbet terziye, üçüncü nöbet kuyumcuya ve son nöbet olan dördüncü nöbet de zanaat bilmeyen sonradan yanına aldıkları adama çıkmış. Derken uyumuşlar, ağaç ustası ise nöbeti tutmaya başlamış. 



Nöbeti tutarken ağaç ustası, "Nöbetim bitene dek ağaçtan bir kız işleyeyim” diye içinden geçirmiş ve sıkılmamak için ahşap oyma bir kız yapmış. Nöbet sırası geçince, terziyi uyandırmış ve kendisi uyumuş. Terzi ahşap kızı görünce “Bu ağaç ustasının eseridir ve bununla kesin kendini övecek. Ben de iyi bir elbise dikeyim buna” demiş ve güzel bir elbise dikip ağaçtan kıza giydirmiş. Onun da nöbeti bitince kuyumcuyu kaldırıp kendisi uyumuş. Elbise giydirilen ahşap kızı gören kuyumcu da “Ben de bir şey yapmazsam ağaç ustası ve terzi yarın sabah bununla övünecekler.” demiş ve o da ahşap kız için altından takılar yapmış. Kuyumcunun da nöbeti bitince, zanaat bilmeyen adamı kaldırmış ve yatmış. Bu adam da yapılanları görünce kalakalmış. Çünkü, kendisinin bir şey bilmediğinin farkındaymış ve “Yarın sabah ustalar bana nazlanacaklar” diye Tanrı'ya yalvarmış, “Sabah onların karşısında beni utandırma, buna can ver!” 


Gerçekten de, kız birdenbire canlanıvermiş. Sabah hepsi uyanmış ve kalkıp canlı kızı gördüklerinde kavga etmeye başlamışlar. Ağaç ustası “Siz bir şey bilmiyordunuz, ben başladım buna, kız benimdir.” demiş. Terzi, “Doğrudur sen başladın, ama sen onu çıplak bıraktın, nasıl da utanmadın!” demiş. “Giysilerini ben giydirdim, öyleyse benimdir.” Kuyumcu demiş ki, “Benimdir, çünkü altınları ben taktım, nişanı ben verdim. Bundan dolayı benimdir.” demiş. Zanaat bilmeyen adam, “Siz sadece resim yaptınız. Ona ben can verdim, bundan dolayı benimdir.” Bunlar tartışırlarken, kralın oğlu at üstünde gelirken tartışan adamları görmüş ve “Mesele nedir, neye tartışıyorsunuz?” diye sormuş. Bunlar da tüm olan biteni anlatmışlar. Kralın oğlu da güzel kızı görmüş ve çok beğenmiş, derken o da kavgaya katılmış. Sonra “Bizim işimizi sadece hakim çözebilir, hakime gidelim.” demişler. Hep birlikte hakime gitmişler. Derken baş hakimin de gözü kalmış ve o da kavgaya katılmış. Onlar birbirleriyle kavga ederken, kız yavaş yavaş gidip ağaca yanaşmış. Ağaç yarılmış, kız içine girmiş, ağaç gene kapanmış. Bunlar bakmışlar kız ortada yok! Lazların eski bir sözü vardır: "Ağaç keserken akan su o kızın gözyaşlarıdır..."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İmera - Sevgi (Romeika) Sözleri Çeviri

Marsis Maçven Guri (Türkçe Lazca)

Marsis Gyuliçkimi Sözleri (Türkçe)